Şiirli Salyangoz
Çayın demine gizlenen hüzünler hamilime yazılmış.
Hakkıma düşen vaatler ile yoluma düşenler bir değil..
Sezaryen ile alınan bir ' bitti ' nin izi kaldı sol yanımda.
Her gece sızlar iken içim,
Bulutlar toplanmış şehir üstüne
Son kararı veriyorlar.. Hakkımda , hakkında .
Hacmine merhamet yerleştirdikleri yağmurları salmak üzere üstümüze.
Düşerken üstümüze... ve gözümüzden..
Derin nefesler alındı .
Efkar kostümlü bir duman ...
İçinden son sözü söyledi sigaranın ;
Gelirsen aşk var, yaşarız
Düş Ağrısı
Satırlara dağılan iç organlarımı ve ağzımı toplayıp derin bir nefes aldım .
Keder ile pazarlık yapıp..
Aklıma gelenleri kovmak istesem de kalemime buyur edip, baş köşeyi kanattım.
Artık kazındı zamana..
Geleceğe...
Kimvurduya giden hisler iki yatay çizgi arasına kendini astı.
Elbiseli Banknotlar
Semti bölüşen köpeklerin istikrarlı çeteleri
Muafiyet barındırırken insanlığa
Bahşedilmiş egodan
Asfalta hiç tükürmediler.
Binalarda kalbi ölüm kokan insanlar!
Adım aralıklarına sığdırdıkları korkularını kamufle ederek seviyorlar çayı ve kadını.
Rakıyı ve öteki kadını..
Çankırı caddesinden geçen 'Vay' hattı
Habercisi bir hanenin parçalarının.
Tabutlara kabul edilmiyor takım elbiseli banknotlar.
Ben Kapıda ki güvenliğin yalancısıyım.
İç içe geçmiş bir çift çorap gibi olmak isterdim seninle !
Yıkanırken ayrılan sadece ...
Hastalıkta, sağlıkta!
Kirli sepetine bile iç içe giden.
Hani biri delinince ikisinden de vazgeçilen.
Bu gece nefeslerimiz tanıştı.
Tenlerimiz..
Edebiyata dahil kedilerin tüylerine gizlendik.
Mahremiyetin verdiği müsadeye dayanarak dokunduk birbirimize.
Karışık ve ardışık temasların kimyamıza nüfuz etmesine şahit olduk
Ve sokak lambaları aydınlattı hislerimizi.
Önce gözlerimiz sonra ellerimiz tutuştu!
Dokunuşlar telgraf misali ...
Ahvallerimizin iletkeni...
Kanıtlarcasına yar çekimimizi!
Şiirimle dokunucam saçlarınıza
Gecelerinize sızıcam
Rüyalarınızdan çalıp başkalarına satıcam.
Sevdiğiniz adamlara hatırlatıcam eski sevgililerini!
Geçmişin geçmemişliginden öte geçirmişliğine değincez
Şiirlerimle öpücem sizi
Tek ayak üstünde bazı kelimeler
İpler küskün cambazlarına.
Naftalinli gökyüzü!
Kenarları dantelli vaatlerin modası geçmiştir çoktan .
Sandıklarını sandılar inci dolu ...
Objektif sahibi izleyicilerin bir dikdörtgen içine hapsettikleri anlar...
Kimisinde pembe bir zakkumun ikametgahı yol kenarı,
Kimisinde diğer alternatiflerin de her zaman olduğunun anımsatıcısı kedi bıyıkları..
Kimisinde siyah beyaz olma zorundalığı taşıyan ulus meydanı .
Ve sık sık bulutların majör baskısı altında kalan bir eymir gölü.
Koca bir kışın ve dizboyu karın da diktörgene sığdığı fotoğraflar var elbet.
Ya da bir daha öyle gülemeyecek , hatta o kadar beyaz giyemeyecek bir hayat sahibi olacağından habersiz bir gelin'in bakışları
Ve hatta belki de birbirlerinin yerinde olmayı dilenen sanatçı ve hayranı...
Objektif sahibi insanlar , gardiyanı misali ...
Dikdörtgenlere hapsolmuş mahkum an'ların.
Anların en özgür hissettiği yer hafıza olsa gerek ... çünkü her an zamanı gelince unutulmalıdır.
Dikdörtgenin dışında kalan her 'an'ın unutulması gibi !
Bu kadar kaldım ..
Eninde sonunda sardunya besleyebileceğim!
Ve üzerinde ütülenmiş kılıfı bulunan bir yastıkta, uyuyabileceğim hayaliyle; kurgulanmış, hesabı kitabı yapılmış kısa metrajlı ömrümü!
Bu yolun yarısını hesaplayan
kim Allah'ınız aşkına?!
Otuz beş değil ,belki yirmi beş,
belki de elli!
Rakamların tasviri yok, yorgunlar.
Doğdum, yaşadım ve biraz kaldım...
İçine sonbahar kaçmış gözlerim yollarına dökülürken,
Sen(s)sizlikten kuruyan dudaklarım meraktan çatladı.
Sesim ve ellerim titriyor .
Adını söyleyemediğim hergün...
Kalbime sinen Frida kahrı ile yaşamaya çalışıyor ve bilmek istiyorum çayı hala tek şekerli içip içmediğini..
Müptelası olamadım yokluğunun!
Saçlarının aksine...
Tarumar edilmiş bir şehir gibi içim.
Kromozomların bile damsız alınmadığı şu dünyada ,kapıda kimlik sormalarının verdiği stres...
Neden bir isim koydunuz bana? Belki adım Zerdeçal olsun isteyecektim, ya da Venüs.
Arkadaşlarımın bana Latte diye seslenmesi rahatsız etmezdi belki kim bilir...
Sahi ben kimim ?
Senin gördüğün SEN'im
Bana sorsan toprağım, sanki sondan başlayan bir roman ve hatta hiç söylenmemiş bir şarkıyım, Malefiz'in boğazına takılan...
O'nun Bu'nun çocuğuyum !
Lezzeti ile övünmeyen bir kadının kızıyım.
Neden benim adıma konuştunuz?
Belki Lokum'a mama verip hemen gelecektim, belki frambuazlarını ayıklıyorumdur doğum günü pastamın...
Az bekleseydiniz görürdünüz. Tanrı ile kelamlar er ya da geç yansır göz bebeklerime...
Az bekleyin.
Salyangozun Sosyali
info@salyangozabisoralim.com
© 2024. Telif Hakkı Uyarısı
Bu web sitesinde yer alan tüm görseller, metinler, grafikler, logolar ve diğer İçerikler Burcu Nergis'e aittir ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde korunmaktadır. Burcu Nergis'in önceden yazılı izni olmaksızın bu materyallerin kopyalanması, dağıtılması, yayınlanması veya ticari amaçlarla kullanılması yasaktır. Tüm telif haklan saklıdır. İzinsiz kullanımlar hakkında yasal işlem başlatma hakkımız saklıdır. İçeriğin veya eserlerin kullanımıyla ilgili bilgi almak için lütfen bizimle iletişime geçin: info@salyangozabisoralim.com